27 Temmuz, 2020 Gezi
Büyük yazar Küba’da nerede yaşadı, nerelerde iz bıraktı ve neler yaptı?
20.yy edebiyatının en önemli kalemlerinden Ernest Hemingway’in Küba’da yaşadığı hep söylenegelir. Hatta Küba’yı ziyaret edenlerin birkaç önemli uğrak noktası da Hemingway’le ilgilidir. Buna rağmen Hemingway’in Küba’daki varlığı ve neler yaptığı hakkında pek bir şey bilinmez.
Nobel ve Pulitzer ödüllerine layık görülen “Yaşlı Adam ve Balıkçı”, “Çanlar Kimin için Çalıyor” gibi ölümsüz eserleri kaleme aldığı yer Küba’dır. Ömrünün yirmi yılından fazlasını burada geçirmiştir büyük yazar.
Ernest Hemingway 1932 yarışında yakaladığı kılıçla Havana limanında
İlk yıllarında Hemingway Küba denizlerinde ağırlığı 300 kiloya varan 91 Atlantik kılıç balığı avlamış.
1933’de artık Esquire Magazin için yazmakta olan Hemingway balıkçılığın sırlarını yeniden keşfetmek için Küba’dadır. Bir yıl önce kiraladığı “Anita” isimli teknesiyle denize açılmaktadır. 1934’de Afrika’dan dönüşte bir daha ayrılmayacağı teknesi “Pilar”ı satın alır.
Hemingway’in teknesi Pilar
Kılıç avının zorluğu Hemingway’da ayrı bir tutku yaratmıştı. Hemen hiçbir yarış kazanmamış olan yazarın avladığı kılıçlarla sayısız resmi vardır. Bu fotoğraflardaki mutluluğu başka hiçbir yerde yüzüne böylesine yansımaz. Hepsi de Küba sahillerinde çekilmiştir.
Yazar 1930’larda Amerika’nın en ünlü kalemleri arasına girmeyi başarmıştır. “Silahlara Veda” adlı eseri 1931’de ilk kez filme çevrildiğinde onu tanımayan kalmamıştır. Bu arada hiç durmaz. Kah Afrika’da kah İspanyol İç Savaşında onu görürüz. Adeta cepheden cepheye koşturan bir fetihçi gibidir. Küba onun her cephe sonrası sığındığı barış adasıdır. Fakat burası da kısa süre sonra siyasal çatışma ve sosyal patlamalara sahne olacaktır.
Hemingway 20.yy’ın ilk çeyreğinde ortaya çıkmış maceracı bir yazar kuşağın öncülerindendir. Bu kuşak büyük coğrafi keşifler yapan burjuvalardan farklı olarak yoksul sınıflardan gelmektedir. Cesaretleri, merak ve keşif duyguları kuvvetli bu yazarların farkı savaş, açlık ya da felaketler karşısında toplumların en zor sınavları verdikleri anlarda bulunmalarıdır. Adeta toplumların derinliğine doğru bir keşif yürüterek bireydeki değişim ve dönüşümü eserlerine yansıtmaktadırlar.
Bu yıllarda hemen her gün gittiği iki bar vardır: “La Bodeguita del Medio” ve “La Floridita”. Havana limanı yakınında sahil sokağı Empedrado’da olan Bodeguita del Medio öğlen yemekleri için atıştırmalık bir mekandır. Hemingway burada Mojitosunu yudumlamayı sever.
La Bodeguita del Medio
La Floridita ise bugün daha turistik bir mekandır. Akşamları burada Daikirisini içerek serinleyen yazarın bir köşesi de vardır. Bugün aynı köşede heykeli durmaktadır.
La Floridita
iki mekan birbirinden çok farklıdır. Bodeguita yolun kenarında, sokağa açık Hemingway’in halka karışabildiği bir yerken Floridita dışarıdan gösterişsiz fakat içeride bohem bir hava taşır. Bar ve restoran kısmı birbirinden ayrıdır.
Hemingway La Floridita'da
Bugün aynı köşede duran heykeli.
Hemingway’in pek bilinmeyen üçüncü mekanı ise Cojimar’daki La Terraza barıdır.
Cojimar
Hemingway’in artık bir ayağı hep Küba’dadır. Bugün de Havana’yı ziyaret eden turistlerin uğrak noktası olan “Hotel Ambas Mundos”taki küçük odasında yazılarını daktilo etmektedir. Yazarın 1932 ile 1939 yılları arasında kaldığı, Obispo sokağıyla Mercaderes’in kesiştiği noktada bulunan, otel Havana’nın en işlek yerlerinden biridir.
Hotel Ambas Mundos
Hemingway’i yazmaya zorlayan şey yaşadıklarıydı. Yazı serüveni Birinci Dünya Savaşı sonrası başlar. İtalya cephesinde sıhhiye şoförlüğü yaparken yaralanmış bir gazidir. Fakat aldığı yaradan çok sıhhiyeci olarak tanık olduğu şeylerin etkisiyle yazmaya başlar. Hemingway bombaların parçaladığı insan uzuvlarını toplar gibi gördüklerini tekrar tekrar hatırlayarak eserlerini oluşturur. Bu masa başında olayları kurgulayan bir yazardan çok farklı olmayı gerektirir.
Hemingway kedileri severdi yaşadığı her evde birden fazla kedi olurdu
1937’de İspanya İç savaşında çatışmaların en şiddetli olduğu noktalarda bir belgesel çeker. Dönüşte Ambas Mundos otelinindeki küçük odasında başladığı kitabını Havana merkezine 15 km uzakta kiraladığı “La Vigia” isimli küçük çiftlik evinde tamamlar. Ölümsüz eseri “Çanlar Kimin için Çalıyor” böylece ortaya çıkar. Bu kitabı 1940’da sadece ABD’de bir milyon satar.
Evi La Vigia
1939’da tam da İkinci Dünya Savaşı arifesinde Küba’ya yerleşmeye karar verir ve La Vigia’yı satın alır. Bu çiftlik evi etrafındaki araziyle bir ada gibidir. Katalan bir mimar tarafından 1800’lerin sonlarında inşa edilmiş kullanışlı, aydınlık bir evdir. Evin yanında bir de kule biçiminde yapılmış bir bina da bulunmaktadır.
1940 Kasımında ikinci eşi Martha Gellhorn’la evlenir ve La Vigia’da beraber yaşamaya başlar. Fakat savaş patlak vermiştir. Gazeteci olan Martha Çin’e gönderilince Hemingway de onunla yola çıkar. Orada Çin bağımsızlık savaşının önemli komutanlarıyla görüşme imkanı bulur. Küba’ya döner dönmez teknesi Pilar’la Küba sahillerinden ABD’ye sızma ihtimali olan denizaltıları takip etmeye koyulur.
Hemingway Normandia Çıkartmasına sakat bir halde tanıklık eder. Savaşın sonuna doğru Fransa cephesine giden Hemingway orada Time muhabiri Mary Welsh’e aşık olur. Bu arada geçirdiği trafik kazasında kafatası ve bacakları kırılmıştır. Buna rağmen öncü bir grup askerle Fransa’ya ilk girenlerden olur. Silahlı olduğu yetmez gibi bir de birliği komuta etmek istemesi problem yaratır. Küba’ya Mary ile dönen Hemingway’in göğsünde gösterdiği cesaret sebebiyle taşıdığı bronz bir madalya vardır.
"Silahlara Veda"nın yazarı masasından kurşunu, çekmecesinden silahı hiç eksik etmezdi.
Küba’da birden fazla kitabın yazımına başlar. 1946’da “Adem’in Bahçesi” isimli 800 sayfalık bir eser yazar. Sonra “Denizin kitabı”nı hazırlar. Fakat Hemingway’in aklı gelip gitmektedir. 1948’de Avrupa yolculuğunda tanıdığı 19 yaşında bir kıza aşık olur. Bu ilgiden aldığı ilhamla Havana’ya dönüşte “Nehrin öteki yanı ve ağaçlar arasında”yı yazar. Mary ile çatışmalı bir döneme girmiştir. Kitapları olumlu eleştiri almamaktadır. İşte bu arada aldığı notları bir araya getirerek sekiz haftada “Yaşlı Adam ve Deniz” adlı ölümsüz eserini meydana getirir.
Eserine ilham veren yaşlı adam Anselmo Hernandez ve Hemingway
1952’de bu eseriyle Pulitzer ödülüne layık görülür. 1953’te Mary ile Afrika gezisine çıkar. Fakat aksilikler peşini bırakmaz. Bu gezi sırasında iki büyük uçak kazası başına gelir. Kazanın birinde yanar diğerinde ikinci kez kafasından ağır bir darbe alır. Beyin sarsıntısı geçirir. O kadar çok ağrısı vardır ki hafifletmek için içkiyi artırır.
Nihayetinde Hemingway 1954 yılında Nobel edebiyat Ödülünü kazanır. Nobel’i diğerlerinin daha fazla hak ettiğini ama para ödülünü sevinçle karşıladığını söyler. Stokholm’deki törene ağrıları sebebiyle gidemez. Küba’ya dönüşünde yeniden kaleme sarılır. 1928’de Paris günlerini anlatan “Paris bir şölendi”yi yazar. 1959’da ise Afrika’yı anlattığı “True at first light”ı kaleme alır. bu eser oğlu tarafından toparlanarak ancak 1999’da yayımlanabilmiştir.
Hemingway Çin’den Afrika’ya iki büyük dünya savaşını kovalarken Küba değişmiştir. Batista’ya karşı genç bir lider savaşa girişmiştir. Havana’da büyük katliamlar yaşanmaktadır. Fakat Fidel’in “26 Temmuz Hareketi” hızla başkente ilerlemektedir. Kader Hemingway’i Kübasında da rahat bırakmamıştır.
1 Ocak 1959’da Küba devrimi gerçekleştiğinde New York Times’a “memnun olduğu” demecini verir. Bu arada ABD elçisi Hemingway’i iki ülke arasındaki ilişkiler konusunda “bilgilendirir”. O bunu önemsemez. Fidel ve Che’yi Havana’daki evine davet eder ve onları kutlar. 1960 Mayısında Küba’nın geleneksel Kılıçbalığı avı yarışlarına katılır. Fidel ilk kez katılmasına rağmen iki büyük kılıç yakalar. Hemingway’le arasında şöyle bir diyalog geçtiğine tanık olunur.
Fidel: Ben balık avında yeniyim.
Hemingway: Sen çok şanslı bir “yenisin”. Seni tebrik ederim Kumandan. Diğer yandan ben hiçbir yarışta bu kadar şanslı olamadım. Hep şansızdım.
Hemingway’in kafatası çatlak, böbreği yırtık, omuz ve kolundaki bağlar tutmaz haldedir. Fakat geçmişin etkisiyle nevrotik problemler yaşamaya başlar. Alkole bağımlılığı artar. Psikolojik sorunlara bağlı olarak migren, hipertansiyon, diyabet hastalığı baş gösterir. Ayrıca 1928’de intihar eden babasının hatırası Hemingway’in acı veren hatıraları içinde büyük yer tutuyordu.
Bir ay içinde sağlığı daha kötüye gider ve ABD’ye dönmek zorunda kalır. Artık ne kafasını ne de yazılarını hiçbir şekilde toparlayamamaktadır. Yine de İspanya üzerine yazdığı “Tehlikeli Yaz” kitabını yayımlamayı başarır.
Bu dönemde Hemingway’ın sağlığının yanı sıra güvenliğiyle ilgili kaygılar da ortaya çıkar. Yazar FBI tarafından takip edildiğini söylemektedir. Nedense kimse buna inanmaz ama yıllar sonra 1980’de açıklanan bazı FBI belgeleri bunu doğrulamaktadır.
Hipertansiyondan hastaneye yatar. Hemen sonra 1960 Aralık ayında akıl hastanesine alınır ve 15 kez elektroşok tedavisi uygulanır. Ona inanmayan yakın arkadaşları yıllar sonra ortaya çıkan bu belgelerle yazarın planlı biçimde intihara sürüklendiğini açıklayacaktır.
Hemingway bu dünyadaki son sığınağı olan Küba’dan ayrıldıktan tam bir yıl sonra 2 Temmuz 1961’de av tüfeğiyle hayatına son verir.
Hemingway Pilar'ına binip bu dünyayı terk etti...
La Vigia çiflik evinde dokuz bin kitabı ve sayısız hatırası korunmaktadır
0 YORUM