01 Ağustos, 2020 Videolar
Otuzlarında iki kadın şarkı söylüyor. Görüntü oldukça vulgar: Her yer kristallerle kaplı. Kocaman kristal avizeler, masada kristaller, duvarlardan inen kristaller… Bir de her yer pembe: Pembe duvarlar, pembe yataklar, halılar… Şarkıcılar kristaller gibi parlak elbiseler giymiş. Etine dolgun hanımlar. İri memeler, kalçalar, kalın butlar… Yanlarında Yunan mitolojisinden fırlamış beyaz kanatlı Pegasus atları ve dekoratif Afrodit heykelleri.
Şarkının adı “Tusa”. Tam olarak İspanyolca diyemiyoruz ama dile bir şekilde katılmış. Yine de çok bilinen ve kullanılan bir tabir olduğunu söyleyemeyiz. Şarkıdaki anlamıyla açıklamak gerekirse Kolombiya kökenli olan bu kelime “kötü sonuçlanan bir ilişki neticesinde yaşanan hayal kırıklığı ve aşağılanma duygusu”nu ifade ediyor.
Karayip merkezli Latin Popunda, reggeton, trap vb müzik türlerinde erkek egemenliği tartışılmaz. Zaten temalar hep bir maçonun fethettiği güzel kadın ya da o kadının kaprisleri falandır. Tabi sözler basbayağı küfür ya da doğrudan seks üzerine kullanılan kaba ifade biçimlerine dayanır.
Fakat bu defa ABD müzik endüstrisine çalışan Kolombiya kökenli Karol G. diğeri Trinidad Tobago kökenli Nicki Minaj adlı iki kadın durumu tersine çevirmiş. Geçen yıl piyasaya çıkardıkları “Tusa” isimli bir şarkı özellikle Karayip bölgesinde ve ABD’de yerleşik Latin Amerikalılar arasında bir hayli beğenilmiş.
“Tusa”nın sözleri adına uygun biçimde bir kadının ilişkisinde yaşadığı aşağılanmayı aşmak için bunun acısını başka bir erkekten çıkarma üzerine kurulmuş. Fakat tam bu noktaya geldiğinde kadın duyduğu bir şarkıda eski aşkını hatırlayıp kendine acımaya başlıyor.
İlginç biçimde şarkı kadınlar arasında değil erkeklerde patlama yaptı. Erkeklerin hepsi olmasa da birçokları bu şarkıyı duyunca çılgına dönmüş gibi eğlenmeye başladı. Psikologlar bu durumu erkeğin kadın karşısında duyduğu üstünlük duygusu olarak açılıyorlar.
Gerçekten de şarkıda aşağılanmış ve bunu aşamayan bir kadın var. Belki de bir kısım erkekler bu şarkıda kendi başarısız aşk hikayelerinin ve kalp kırıklıklarının karşılığını buluyorlar. Şarkıdaki kadına bakıp aslında kendilerinin üstün ve güçlü olduğunu düşünüyorlardır.
Neyse ki kadınlar “Tusa”ya çok kuvvetli bir cevap verdiler. Şilili sanatsal- felsefi kolektif “Las Tesis”in sokaklara armağan ettiği “Tecavüzcü sensin” ya da “Senin yolundaki tecavüzcü” adıyla anılan performans sadece erkek egemen topluma değil “Tusa”ya da karşı ortaya çıktı.
Daha da iyisi ABD müzik endüstrisi Latin Amerika’da çok güçlü olan maço kültürünü pompalamaya devam ederken yine kıtanın içinde buna boyun eğmeyen dünyanın en güçlü kadın hareketleri var. Öyle lafta değil sokağı ve iktidarı değiştirecek güçte kadın hareketleri bunlar. Her yaş kuşağından kadınlar bir araya gelip hem acil problemlere hem de toplumsal felsefeye politik çözümlar geliştiriyorlar.
Kadın hareketleri yalnızca kadın haklarını savunduğu için değil sosyal eşitliği hedeflediği için de ilerici. Üstelik Latin Amerika gibi yoksulluğun ve şiddetin kol gezdiği, kamunun gölgesinin bile görünmediği topraklarda neredeyse çağdaş toplumun tek dayanakları bu kadınlar. Kadın hareketlerinin etkin olduğu Latin Amerika ülkelerinde meclis ve diğer siyaset kurumları mecburen kendini çağa uydurmak zorunda hissediyor.
“Büyülü Gerçekçilik” Latin Amerika topraklarında yeşerip bize en acımasız gerçekliğin olağanüstü görünümünü sunmuştu. Büyülü gerçekçiliğin Latin Amerika realitesini değiştirmeye gücü yetmedi. Fakat tecavüzcü sensin diye kendini masum gören her erkeğin suratına kadını aşağılayan bu toplumsal düzeni vuran büyüsüz gerçeklik belki bir şeyleri değiştirebilir.
0 YORUM