29 Ekim, 2019 Haberler
Arjantin’de kesinleşen sonuçlara göre halkçı cephenin adayı Alberto Fernandez yüzde 48 oy alarak ilk turda başkanlık koltuğuna oturmaya hak kazandı. Fernandez, Cristina Kirchner’ın tam desteğini almıştı.
Arjantin’de pazar günkü seçimlerde beklenen oldu. Cristina Kirchner’in “Naciónal y popular” yani milli ve halkçı olarak tanımladığı formül dört yıl aradan sonra yeniden iktidara geldi. Böylece 2003 yılında Nestor Kirchner’in devlet başkanı seçilmesiyle başlayıp 2007’de eşi Cristina Kirchner’in aynı koltuğa oturmasıyla taçlanan sürece Arjantinliler devam dedi. Kesinleşen sonuçlara göre halkçı cephenin adayı Alberto Fernandez yüzde 48 oy alarak ilk turda başkanlık koltuğuna oturmaya hak kazandı.
Doğrusu halkçı cephe için bu seçimleri kazanmak kolay oldu. Asıl zor olan şey geçen dört yıl boyunca ABD’ci cephenin politikaları karşısında ülkeyi kaosa sürüklemeden seçimlere kadar taşımaktı. 2015 seçimlerine anayasa gereği üst üste üçüncü kez aday olamadığı için giremeyen Cristina Kirchner iktidarı bıraktığında ABD’ci sağ dalganın altında kalacağı ve bir daha asla politikaya dönemeyeceği konuşuluyordu. O sırada Chávez hayata veda etmiş, Venezuela’da parlamento ayrılmış, Brezilya’da İşçi Partisi iktidardan düşmekteydi. Kısa süre sonra Ekvador’da Rafael Correa iktidarı kaybetti ve Brezilya’da eski başkan Lula da Silva hapse atıldı. Arjantin’de iktidara gelen Mauricio Macri, Cristina yönetiminde çalışmış üç yüzden fazla bürokratı hapse attırdı. Cristina Kirchner’in de tutuklanacağını beklerken o adeta meydan okur gibi, partisi mecliste iktidar partisinden daha çok sandalyeye sahipken, iki yıl boyunca milletvekili adayı bile olmadı. 2017 Aralık ayında senatör olan Cristina hakkında üç dosyadan tutuklanma istendi. Bunlardan en önemlisi “İran Mutabakatı” davasıydı ki bu birkaç hafta önce tamamen çöktü.
NEOLİBERALİZMİN İFLASININ SİMGESİ: ARJANTİN
Cristina Kirchner hakkında davalar henüz açılmadan dosyaların ABD elçiliğine taşındığı - bir kuryenin kazası sonucunda- ortaya çıktı. Peşine, rüşvet defteri olduğu iddia edilen bazı fotokopilerin resimleri önce sağ basında yayınlandı sonra dava açıldı. Son altı ayda yoğunlaşan medyatik saldırılar sonucu Cristina birkaç defa mahkemeye çıktı.
Halkçı ve Milli Cephe’nin tek zorluğu Cristina’ya açılan davalar ve karalama kampanyaları değildi. Bir başka önemli zorluk neoliberal yönetimin milli ekonomiyi yıkması karşısında rejimi ayakta tutma ve kitleleri dengeli biçimde iktidara yöneltme sorumluluğuydu.
Cristina 2015’te iktidar koltuğu devrettiğinde Arjantin dünyanın en borçsuz ülkesi olarak tanımlanıyordu. Macri’nin ekonomi bakanı bunu avantaj olarak kullandıklarını ve iki yıl içinde 180 milyar dolar borç aldıklarını itiraf etti. Yalnızca bu da değil; Akbaba Fonları tarafından gayrı meşru biçimde Arjantin’e çıkarılan ve Kirchner yönetiminin ödemeyi reddettiği borçları kabul etti. Kirchner’in güçlü gümrük politikası ve döviz çıpalarıyla, döviz alım satımını kısıtlayan engelleri de iktidara gelir gelmez kaldıran Mauricio Macri ülkeyi derin bir krize soktu. Faizler %70’e kadar çıkmasına rağmen enflasyon %60’ın altına inmedi. Alınan borç kadar ülkeden döviz çıktı. Fabrikalar kapandı ve işsizlik oranı 2001 krizini bile aştı. Neoliberal yönetim ülkeyi açıkça çöküşe sürüklüyordu. Bir rejim krizi kapıdaydı. Bu durumda Cristina’nın partisi ve ona bağlı cephe genel grev çağrılarına destek vermedi. Ülkeyi seçime sorunsuz biçimde taşımak istediklerini açıkça söyledi.
Son olarak da haziran ayında hükümet formülünü açıklayan Cristina herkesi şaşırtarak kendi yerine Alberto Fernandez’i başkan adayı olarak desteklediğini ilan etti. Geniş bir anlaşma zemini oluşması ve ABD’ci cephenin Kirchner karşıtlığını kırmak için çizdiği bu strateji ülkenin ulusal bir çözüme duyduğu ihtiyaca cevap veriyordu. Buna rağmen neoliberal iktidar Cristina ve Venezuela karşıtı kampanyayı seçimin son gününe dek sürdürdü.
Sonuçta Cristina dört yıllık bir maratonu sonuna dek sağlam bir strateji ve disiplinle götürmeyi başardı. Seçimi kazanmasının da ötesinde emperyalizmin derin biçimde nüfuz ettiği kriz ortamında politik öngörüsünün haklılığını kanıtladı. Seçim zaferi gecesi yaptığı ilk konuşmada “tüm ulusun neoliberal politikaların bir daha geri dönmemesi için uyanık ve birlik içinde olması”nı istedi.
Finans, üretim, talep ve istihdam krizi yaşayan, hiper enflasyon yolunda ilerleyen, dünyanın en yüksek faiz oranlarına sahip Arjantin kuşkusuz neoliberalizmin de iflasını simgeliyor. Şimdi halkın desteğine sahip milli bir yönetime işbaşına gelse de toparlanması zaman alacak.
0 YORUM