Amerika'nın en büyük düşmanı: Çirkin, kötü, Meksikalı


15 Temmuz, 2020    Yazılar



Hollywood neden hep Daniel Trejo'yu öldürüyor?

Hollywood'un "Amerikan Rüyası" kuşkusuz kuzeyin milliyetçiliği ve üstünlüğü üzerine kurulu. Bu yüzden dostlarını ve düşmanlarını hep beyaz perdeden yansıtıyorlar. Son yıllarda Araplar, Çinliler, kısmen Türkler tehdit olarak rol alsa da yanki milliyetçiliği bir iç düşman (Kızılderililer) ile bir dış düşman (Meksikalılar) üzerine inşa edilmiştir.

Kızılderililer’in daha ilk andan itibaren yenilecekleri belliydi. Yine de Kuzeyin egemenleri onları barbarlığın ve haydutluğun sembolü olarak kendi toplumunu inşa ederken kullanmaya devam etti. Aslında bu sadece kuzeyde yürütülen bir politika değildi. Mesela kıtanın kuzeyinde Apache’ler(biz Apaçi diyoruz) yok edilirken, aşağıda Antartika’ya kadar uzanan sonsuz topraklarda Tehuelche, Mapuche, Puelche, Huilliche halkları yok ediliyordu. Tüm bu katliamlar “medeniyet” adına yapılıyordu. Dönemin Arjantin devlet başkanı Sarmiento’nun yerli katliamlarını meşrulaştırmak için yazdığı “Ya medeniyet ya barbarbarlık” diye bir kitabı dahi vardır.

Güney Amerika'daki halklardan Mapuche kadınları

Bu olağanüstü büyüklükteki kıtada, birbiriyle on bin yıldan fazladır iletişimi bile olmayan her halk eninde sonunda Avrupalı fetihçilere diz çökmüştür. Soykırıma uğratılmış, dillerini, dinlerini, geleneklerini kaybetmişlerdir.

Fakat fethin başından bu yana yok edilememiş, asimililasyona ve Fidel’in dediği gibi “Balkanizasyona” uğratılamamış tek bir merkez Meksika'dır. 

İnka mimari, tarım ve dininin son kalıntılarından Machu Picchu

İspanyol fetihçiler bu kıtaya ayak bastıklarında kıtanın kuzeyinde Aztek (Mexica) güneyinde de İnka (Tihuantinsuyu) imparatorluk merkezleri vardı. Bu imparatorluklar anne tarafından kuzen olan iki fetihçi Hernan Cortes ve Francisco Pizarro tarafından aynı taktiklerle yıkılmıştır. Ancak buralarda isyan ve direniş hiçbir zaman bittirilememiştir. Kıtanın günümüzde devam eden isyan merkezleri yine buralardır.

Meksika'da Teotihuacan kayıp kenti

Bugünkü Ekvador, Peru, Bolivya ve Şili-Arjantin'in kuzeyinde kurulu İnka topraklarının bütünlüğünden hiçbir zaman bahsedemeyiz. Bunda kuşkusuz geleneksel üretim alışkanlıklarının İspanyollar tarafından kırılamamış olmasının etkisi var. Verimli bir ekonomik faaliyet geliştiremeyen fetihçiler işin kolayına kaçmış kendilerinden önceki dönemden kalan “Mita”(Quechua dilinde “mit’a”) adını verdikleri zorunlu çalışma vergisini uygulamakla yetinmişlerdir. Yerli erkekleri madenlerde, yol- kale yapımında dönüşümlü bir çalışma sistemine tabi tutulmuşlardır. Buradan çıkarılan değerler de Avrupa’ya taşınmıştır.

Fakat Meksika topraklarında durum farklıdır. Avrupa’ya daha yakın olmasının avantajıyla ticaret gelişmiştir. Okyanuslar arasında taşımacılık daha kolaydır. Toprak daha verimli ve tarım fazla emek gerektirmeyecek kadar gelişkindir. Güney Amerika'da İspanyol tekelini kurmak kolayken daha kuzeyde fethin en başından bu yana İngilizler ve Fransızlar mevcuttur. Bu çeşitlilik ve rekabet ekonomik üretkenliği artırmıştır. Meksika’da yönetici sınıfta Avrupalılar yetersiz kalmışlardır. Aztek, Maya, Huāxyacac, Chichimeca gibi halkların soyluları kolayca yeni sisteme uyum sağlamıştır. Dahası İnkalarda olduğu gibi dar bir kast kurulamamıştır. Aztekler döneminde olduğu gibi tek bir güçlü merkez ve kent devletleri temelindeki gelişme devam etmiştir. Böylece ilk bağımsızlık ilanı “Meksika İmparatorluğu” adıyla 1821’de gerçekleşmiştir.

Hiçbir Latin Amerika ülkesi bağımsızlığını ilan ettiği sırada bu derece güçlü değildir. Avrupa'nın en güçlü ordularına karşı on iki yıl boyunca savaşan Meksikalılar en zorlu bağımsızlık mücadelesini başarıya ulaştırmayı bilmişlerdir. Meksika'nın o tarihteki toprakları bugünkünün neredeyse iki katıdır. Topraklarını çalan ABD'yi kuruluşundan bu yana iki kez işgal etmiş tek ülke yine Meksika’dır. Amerikalılar halen Alamo Kalesi’nde Meksikalıların öldürdüğü askerlerine ağlarlar.

 

Atilio Boron, Harvard’ta geçen bir anısını anlatmıştı. Boron, 1975 yılında tam da Amerika'nın Vietnam’da -yenilgiyi kabul ettiği sırada, Samuel Huntington seminerlerine katılmaktadır. ABD’li öğrenciler Vietnam yenilgisi karşısında endişe içindedirler. Nasıl olur da “pijamayla” savaşan orman köylüleri onları yenmişti? Yarın Sovyet Rusya’sıyla savaşırsa halleri ne olurdu? Beyaz Saray’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Huntigton öğrencilerini sakinleştirir ve şöyle der: “Amerika'nın öncelikli problemi uzaklardaki Sovyetler Birliği değil, yanı başındaki Meksika’dır”.“Medeniyetler Çatışması” teorisinin mimarına göre Amerika için öncelikli tehdit Meksika'dır. Çünkü Meksika 3169 km sınır uzunluğu, taşıdığı göçler ve içerdiği kaotik problemleriyle Birleşik Devletlerle ile iç içedir. Huntington’a göre Meksikalılar yönetilemez ve asimile edilemezdir. Milyonlarca Avrupalı göçmeni çeyrek asırda asimile eden Amerika, iki yüzyıl geçmesine rağmen Meksika’da bir taşı yerinden oynatamamıştır.

İster El Chapo olsun, ister Panço Villa, ortalama ABD'linin zihninde sadece “Kötü Meksikalı” imgesi vardır. Onlar için Meksikalı kapıda bekleyen katil ve tecavüzcüdür. O yüzden ölüme layıktır. Hem de en korkuncundan.

Meksika Devrimi'nin önderlerinden Francisco "Pancho" Villa

İşte hepimizin gözünde canlanan o kötü Meksikalı Daniel Trejo’dur. İsmini bilmediğiniz halde yüzünü tanıdığınız tek Meksikalı da o’dur.

ABD'de tutuklu bulunan Sinalo Karteli'nin şefi "El Chapo" Guzman yakalanmadan kısa süre önce Sean Penn'le röportaj yaparken

Hollywood Trejo’nun fiziksel varlığında aradığı Meksikalıyı bulduğu günden beri en korkunç biçimlerde öldürmektedir. Trejo Amerikan film endüstrisinde açık ara en fazla öldürülen aktördür. Onu ezerek, vurarak, parçalayarak en akıl almaz yöntemlerle milyonlarca kez öldürmüştür.

Mayıs ayında 76 yaşına basan aktörün ilginç de bir yaşam öyküsü var.

Daniel, 1944’te Los Angeles’de Meksika göçmeni bir ailenin ferdi olarak dünyaya gelmiş. Gençliğinde uyuşturucuya ve şiddete bulaşmış. 1960’larda toplam altı yıl hapis yatmış. Ünlü San Quitin hapishanesindeyken yapılan turnuvalarda Kaliforniya bölgesinde ortasıklet boks şampiyonu olmuş.

Spor sayesinde uyuşturucu problemini aşmış. Cezaevinden çıkınca da uyuşturucuya karşı programlara katılıp bu konuda sorunu olan gençlere yardım etmiş. 1985’de “Runaway Train” adlı bir filmin çekim setinde görevli olan bir gence uyuşturucu sorunu konusunda destek olurken keşfedilmiş. Yönetmen senaryoda olmadığı halde ona bir hapishane sahnesi çekmiş. Filmin senaristlerinden biri olan Edward Bunker o sırada yazmakta olduğu bir senaryo için Daniel'den yardım istemiş.

Edward Bunker de Hollywood’un ünlü suçlularından biridir. Banka soygunu, uyuşturucu, gasp gibi suçlardan hapis yatmış. İlkinde 16 yaşında hapse düşüp 22 yaşında çıkmış. Sonrasında defalarca kere cezaevine girmiş. Hatta bir seferinde firar etmiş. Bir başkasında deli rolü yapmış. Olmayınca intihar süsü vermiş..

Edward Bunker "Rezervuar Köpekleri"nde Mr. Blue'yu oynamış.

Edward, bizim "kötü Meksikalı"ya ünlü oyuncularla boks dersi ayarlamış. Daniel bu sayede bazı filmlerde hapiste boksörü oynamış. Adam o kadar sahiciymiş ki yapımcılar onun gerçekten de hapiste yattığı sırada bu sahneleri çektikleri propagandasını yapmışlar.

Doksanlardan bu yana oynamadığı film kalmamış. Her şiddet filminin aranan yüzü olmuş. Sayısız dizide rol almış. Seslendirme yapmış, müzikallerde oynamış. Kitaplara konu olmuş. Japon Manga’larındaki karakterler arasına bile girmiş.

Bu arada açtığı Takocu 2017’de Los Angeles’in en iyi 10 restoranından biri seçilmiş.

Öyle ya Türkün kaderi Avrupa’da dönerci kralı olmaksa oradaki Meksikalının da Takoculuktur.

 

Videolar





Haberler

İğrenç bir komplo!
Adamın partisine el koydukları yetmemiş gibi şimdi de fuhuşla suçlayıp itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar.
Venezuela’da parlamentodan sonra partiler rejimi de sona eriyor
Venezuela’da iki sosyalist partiye kayyım atandı
Nobel’in ardındaki “Zürafa” öldü
Mercedes Barcha Pardo, cumartesi sabahı Meksika başkenti Meksiko’da, 87 yaşında hayata gözlerini yumdu. Külleri eşinin yanına Cartagena Kolombiya’daki mezarına taşındı.
Bolivya'da darbe bitmiyor
Bolivya, Evo Morales’in darbe ile ülkeyi terk etmek zorunda kalışının üzerinden henüz bir yıl geçmeden yeni bir darbeyle karşı karşıya. Daha önce 2 Mayıs olarak belirlenen ve sonra 6 Eylüle alınan seçimler Yüksek Seçim Mahkemesi (TSE) kararıyla üçüncü kez belirsiz bir tarihe ertelendi. Güvenlik güçleri kararı protesto eden halka karşı ateşli silahlar kullanıyor. Son on günde en az yüz kişinin ordu ve paramiliter güçlerin saldırılarında öldüğü tahmin ediliyor.
Ve sonunda Bolsonaro da maskeyi taktı (Kısa bir süreliğine de olsa)
Pandemiye karşı önlem almamakla ünlü Brezilya devlet başkanı Jair Messias Bolsonaro'da Kovid pozitif çıktı.
“Sıfır Numaralı” Komutan’a Veda
Tarihin nasıl ilerleyeceği meçhuldür ama eğer ilerleyecekse bu sıra dışı kişilerin “zoruyla” olacaktır. Althusser’in dediği gibi “Gelecek Uzun Sürer”, tarih yavaş ilerler, toplumlar zamanla evrilir ve devrimlerle dönüşürler. Verilen mücadelelerin şiiri gelecek kuşaklara miras kalır. İyiler ve kötüler, ta ki kurnazlar ortaya çıkana dek, alışkanlık gibi savaşı sürdürürler. Çünkü tarihin akışını değiştirmek için savaşmak yetmez. Onu farklı biçimde yorumlamak da gerekir.
Maduro’yu Kızıl Bereli Burjuvalar mı devirecek?
Venezuela başkenti Karakas’tan kalkan T7-JIS kuyruk numaralı bir jet Cuma gece yarısına doğru Senegal kıyılarının karşısında bulunan Cabo Verde uluslararası havaalanına indi. Uçağın içinde Amerikan güvenlik birimlerinin beklediği önemli bir misafir vardı: Alex Nain Saab Morán adındaki Kolombiya kökenli bu iş insanı ABD’nin Maduro yönetimine yönelik açtığı ve ucu Türkiye’ye kadar uzanacak davaların kilit bir ismiydi.

Latinamerikainfo | Copyright 2014 | Sitemizde Kullanılan Tüm Yazı ve İçerikler Özgür UYANIK'a aittir. İzinsiz ve İsim Belirtmeden Kullanılamaz. Tüm Hakları Saklıdır.