12 Haziran, 2020 Yazılar
Amerika kıtasıyla ilgili yalan yanlış bir çok yazı çıkıyor.* Kelli felli adamlar hiç bilmedikleri bu kıta ve hareketleri hakkında atıp tutmayı seviyorlar. Görüyorum sesimi çıkarmıyorum. Ama aşağıda eklediğim yazı okura Kolomb ve Amerika’daki hareketler üzerinden tarih dersi vermeye kalktığından bir şeyler yazmadan duramadım. (önce bu yazıyı https://bilimvegelecek.com.tr/index.php/2020/06/11/olumunden-500-yil-sonra-kristof-kolombun-cenaze-toreni-tarihe-olum/?fbclid=IwAR1AcEtC72R-6zfOZ0Uq2lZiIqoFmGbx_9Y1fXsJJXEtqim0mMPg92Cn3ds okumanızı, sonra benim notuma bakmanızı öneririm)
Ülkelerin gelenekleri kültürleri bakış açıları buna uygun yaşam biçimleri var. Çin de hemen her şey binlerce yıllık ölçülere dayanıyor. Ancak bu onların tarih okuyuşunun doğru olduğu anlamına gelmiyor. “3000 bin yıl da sağcılar yönetir sonra biz geliriz” lafı ise bana göre bir tür retorik.
Çu En Lay gibi Mao’nun bir hık deyicisinden Fransız Devrimini öğrenemezsiniz. Aslında adamın dediği bir şey de yok ama siz onun boş sözünde bir hikmet arıyorsunuz.
Çu En Lay’a bakacağınıza Salvador Dali’ye bakın ne demiş: “Tarihin en önemli anı boşalma anıdır!” Öyle değil mi? Yanlış yerde, yanlış zamanda boşalırsan hayatın içine edebilirsin mesela. Fransız halkı doğru yerde boşalmış demek ki!
Marksistlerin iki yüz yıldır süren tarih tartışmalarını böyle değerlendirebiliriz belki. Devrimciler doğru-yanlış yapar. Marksistler o yapılana bakıp renginden, kokusundan tefsirler üretirler. Sonra bu yapılanlar konusunda o kadar çok konuşurlar ki kendilerinin yaptığına inanmaya başlarlar.
Fransız Devrimi’nin hesabına gelince her coğrafya kendine göre kesmiştir o hesabı. Mesela bu yazıda konu edilen Amerika için Fransız Devrimi, Avrupa fethinin fiziki olarak durması anlamına geliyor ama ruhen değil. Napolyon'un Avrupa krallıklarını kılıçtan geçirmesi, kıtanın sopayı kendi eline almasına yol açtı.
Latin Amerika’daki ilk devrimin Haiti de gerçekleşmesi tesadüf değil. Zira kıtadaki en önemli Fransız sömürgesiydi bu ada. Ayrıca evet, İslam peygamberinin resmini basmak hâlâ bir tabu ama resim, başta televizyon teknolojisi sayesinde bir tabu olmaktan çıktı. Bu da tarihin dine kestiği bir hesaptır mesela ama aynı televizyon kitlelerin afyonu olmuş ayrı mesele.
Galiba bu yazıdaki yanılgıların temelinde “tarihin motorunun 'büyük insanlar'ın eylemleri değil, sınıf mücadeleleri olduğu”nu kanıtlama çabası yatıyor. Yanlış anlaşılmasın tam tersi doğrudur demek istemiyorum ama bu enstrümanla bu şarkı çalınmaz. Ayrıca her salataya maydanoz konulmaz.
Roma-Spataküs savaşı biteli 2000 yıl oluyor. Spartaküs’ün ardında toplanan barbarlar kendileri birkaç tane Roma daha inşa ettiler. Hatta iki dünya savaşı çıkarıp dünyanın anasını bellediler. Madem diyalektik diyorsun, alttakilerin de ilelebet alta kalmayacağına inanman lazım.
Tarihin nasıl geliştiği konusunda çok fazla yorum var: Çizgiler, dalgalar, titreşimler, gel-gitler, sarmallar, sıçramalar, kaynamalar, çatallı, kaşıklı zeytinyağlılar...
Ama ben en çok tarihin meyvedeki çekirdek gibi bir şey olmasını sevdim. Acaba ortadan kessek içinden Arapça Allah yazısı da çıkar mı?
Gerçi tarihi harmanlama, damıtma kısmı da güzelmiş. İçerde iki yıl beraber kaldığımız bir Yugoslav vardı çok iyi alkol damıtırdı. Düzenbaz Teslim Töre’nin getirdiği bir kasa uzmanıydı. Yaşlıca bir adam, çok işkence yapmışlar bizim şubede, ama hiç ağzını açmamış. Öyle komünist falan da değil düpedüz Slav milliyetçisi. Sonra da oralara gidince öğrendik meğer komünist parti işin kılıfıymış. O anlatmıştı: Tito iktidara geldikten sonra da aynı adamlar karakolda işkencelere devam ediyorlarmış. “Hani devrim olmuştu sizin burada ne işiniz var” diye soranlara da “bizim işimiz bu şimdi Tito için işkence yapıyoruz” derlermiş. (Mehmet Tanju Akad hocam siz ne dersiniz bir tarihçi olarak ne menem bir şeydir bu tarih?)
Yahu o kadar Amazonlar’da kaldım hiç aklıma gelmedi tarihin Amazon nehri gibi aktığı. Mesela Peru Amazonu’nun bir kolu aşağı değil, yukarıya doğru akar. Barış Manço görse kesin programını yapardı. Acaba bizim tarihimiz de böyle hep tersine mi akar?
“Kolomb’a ölüm!” diye haykıranların tarih yapmaya başladığını da bir tek burada duydum.
Kolomb’a gelirsek, Kastilya tacının bu zavallı hizmetkarı, ne Atlantik ötesinde ne de berisinde kahraman olamadı. Keşfettiği topraklara gitme izni bile alamadan, sefil biçimde öldü. Bugün de kahraman gözüyle bakan kimse yok ona. Masumlaştırmak için belki bir gezgin, denizci ve kaşif elbisesi giydirilebilir ama asla kahraman olmadı.
Latin Amerikalı sosyalistler “Kahrolsun Kolomb” diye bağırıyormuş. Mesela sabahtan akşama konuşan ve artık bu yüzden kimsenin dinlemediği sevgili Kumandanımız Chávez demiş olabilir.
Ama bu bir şey ifade etmiyor “Kahrolsun Kolomb” fantastik bir söylem. Mesela biz bugün "Kahrolsun Romen Diyojen" ya da “kahrolsun Timur” diye bağırsak ne kadar anlamı olur?
Yazıda o kadar çok turistik öğe var ki hangisine değineyim. “20 bin kızılderilinin katıldığı İnka geleneklerine göre taç giyen Bolivya devlet başkanı Morales” tanımlaması fantezinin nerelere ulaştığının göstergesi.
Yahu bu Morales şaka gibi bir adam. Nasıl rezil biçimde kaçıp gittiğini de görmediniz? Bu adam başkanken sokaklarda kendini sağcılara kovalatıp mağdura yatıyordu. Bu taç giyme, başrahip seçme törenleri tamamen turistik eylemler.
Bolivyalılar koyu katoliktir.
Sadece onlar mı? En radikal Zapatistalar nasıl koyu dinciler anlatamam. EZLN komutanlığı ayaklanmayı piskoposun fetvasıyla başlattı. Ben daha ne diyeyim bilmiyorum.
Değişik Kolomb heykelleri farklı dönemlerde yıkılmıştır. Venezuela’da anarşistler, çapı da o kadar büyük olmayan eski bir Kolomb heykelini yıktıklarında oradaydım. Birkaç serseri, müptezelden ibarettiler. Halk falan yoktu orada. Kimsenin haberi bile olmadı.
Politik açıdan en ciddiye alınacak “Kolomb heykelini kaldırma eylemi” Arjantin’de gerçekleşmiştir.
Olağanüstü bir sanat eseriydi. Kolomb için yapılmış dünyanın en güzel heykeliydi. 1929’dan beri Başkanlık sarayının La Plata Nehrine bakan tarafında duruyordu. Başkan Cristina heykeli parçalattıktan ancak üç yıl sonra kaldırtabildi. Onun yerine Bağımsızlık Savaşı kahramanı Juana Azurduy’un heykelini koydu.
Fakat gerçek şu ki bu ne halkın ne de sosyalistlerin umurunda oldu. Çünkü kardeşim millet aç senin Kolomb fantezinle ilgilenen falan yok!
*Bu yazı Gerçek Edebiyat sitesinde yayımlandı.
0 YORUM