01 Kasım, 2019 Yazılar
Son kırk yılda olağanüstü bir hız ve istikrarla büyüyerek küresel güçler arasına giren Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC) devrimin 70.yaşını kutluyor. Bu kısa süre içinde batının iki asırlık üretim üstünlüğünü elinden alan ÇHC’nin gelişimi birçok ülkeye ilham ve cesaret veriyor. Asya’ya kayan güç ve enerjiden Latin Amerika ve Karayip (LAK) ülkeleri de faydalanmak istiyor. Her ne kadar Çin, Pasifik kıyısında komşuları ve Avrupalılardan çok daha önce buraya varmış olsa da Latin Amerika ilişkileri son 20 yılda gelişti. Şu anda hemen her LAK ülkesiyle karşılıklı ticari ilişkileri var. Politik ilişkileri ise kuşkusuz ABD ile sorunlu ülkelerle daha yakın. Ancak bunun ideolojik bir tavır olduğunu söyleyemeyiz. Zira ÇHC her ülkeyle aynı ilkelere dayalı yakınlık kuruyor. İktidarda kim olduğuyla fazla ilgilenmiyor. Örneğin, Lula döneminde ya da Bolsonaro iktidarında Brezilya ile siyasi ilişkilerinde ve yatırımlarında bir değişiklik olmadı. Asya devinin dış politika anlayışında ideolojik taraf olmak yok. Fakat ilkeleri var: Bunların başında dış müdahaleye karşı olmak geliyor. Dolayısıyla bölgede ABD’nin müdahalelerine karşı direnen hükümetlerle bu ilke üzerinden birlik geliştirmeye açık. Ancak ABD’nin her türden saldırısına rağmen ÇHC bu ülkeler üzerinden bir “Soğuk Savaş”a girmiyor. Yani pax-americana’ya karşı öteki alternatife fırsat tanıyor ama bu aynı mevziye girmek biçiminde de gerçekleşmiyor. Örneğin ABD’nin Venezuela’ya yönelik yaptırımlarına karşı Rusya ve Putin’in yaptığı gibi açıktan bir destek vermiyor. Ayrıca Bolivarcı yönetimle ABD destekli muhalefet arasında her iki kesime eşit mesafede durma görüntüsü sergiliyor. ÇHC yönetiminin net olarak karşı çıktığı şey ise doğrudan bir dış müdahale. ÇHC küresel ölçekte olduğu gibi LAK bölgesiyle de diplomatik, ticari ve güvenlik ilişkileri derinleştiriyor. AB ya da diğer potansiyel güçlerin ÇHC ile ilişki geliştirmesi sorgulanmıyor ama LAK gibi Atlantik İttifakının egemenlik alanındaki ülkeler bunu yaptığında sorun addediliyor. Çünkü LAK ülkeleriyle ÇHC arasındaki ilişkinin ABD karşıtı bir temele dayandığı, ABD’ye meydan okuduğu ve onu bu yarı küreden atmayı hedeflediği varsayılıyor. Bu durumun LAK bölgesinde istikrarsızlığa yol açacağı kaygıları bilinçli olarak yayılıyor. ÇHC politikası ve ekonomisi gerçekten de ABD’nin bölgedeki etkinliğini zayıflatan sonuçlara yol açıyor. Bunun ilk etkisi ABD ekonomisi üzerinde görülebiliyor. ÇHC, LAK pazarında ABD’nin rakibi durumunda. Yine zengin hammadde rezervlerinin de en büyük alıcısı ÇHC. ABD-LAK ikili ticareti 2000 yılından bu yana %40 azalmış durumda. Bugün LAK dış ticaretinin %33’den daha azı ABD ile gerçekleşiyor. ÇHC, 2013 yılında, Brezilya, Arjantin, Şili ve Peru’nun bir numaralı ticari ortağı durumuna geldi. Şili ve Peru “Pasifik ittifakı” olarak adlandırılan ABD ile serbest ticaret anlaşmasına sahip ülkeler olmasına rağmen ABD ÇHC’yi geriletemiyor. Kolombiya gibi ABD’nin doğrudan kontrolü altındaki bir ülkede bile ÇHC ikinci ticari ortak durumda. Diğer yandan farklı siyasi eğilimlere sahip tüm bu yönetimler ÇHC ile elde edilen imkanları ABD’den bağımsız hareket etmek için kullanıyorlar. ÇHC, LAK bölgesiyle ilişkileri çok yönlü olarak geliştirme çabası içinde. Bolivarcı İttifak ülkeleri ile doğrudan bağımsız dış politikalarına destek verirken Brezilya gibi bölgenin Meksika’dan sonraki en büyük ekonomisini BRICS ortaklığına dahil ediyor. Böylece kıtaları birbirine bağlayan kuşak ekonomik birlikleri kuruyor. Ekonomi ve diplomaside bölge ülkelerinin hassasiyetlerine önem veriyor. Örneğin İngiltere işgali altındaki Malvinas (Falkland) adalarının üzerinde Arjantin egemenliğini tanıyor. Küba ve Venezuela’ya yönelik ambargoya karşı çıkıyor. ÇHC bölgede askeri bir yarışa ise yanaşmıyor. Bunun yerine dengeleme gücü politikası uyguluyor. Bu politika daha geniş uluslararası politika çerçevesinde ABD hegemonyasına meydan okuyor. Bunun için ticaret üzerinden bir tür siyasi etkinlik kuruyor. Aslında ÇHC dünyanın bu bölgesinde zorlayıcı güç değil. Bir hakimiyet mücadelesi vermiyor. Karmaşık olmayan alanlarda varlığını sürdürüyor. LAK bölgesinde hammaddelere erişim, kendi gıda güvenliğini ve pazarın korunmasını garanti almak istiyor. ÇHC-LAK ilişkisini buraya kadar anlamak kolay. Asıl zorluk bu ilişkinin ekonomik temellerini analiz etmekte yatıyor. Zira ÇHC’nin LAK bölgesine yaklaşımı her ne kadar bir hakimiyet iddiası taşımıyorsa da sağladığı fayda açısından Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinden farklı görünmüyor. ÇHC, LAK’ın beş asırlık sömürge tarihinden farksız biçimde onun hammaddeye erişim ve pazar niteliğini değiştirmiyor. Ancak müdahaleci olmaması nedeniyle siyasi karar alıcılar tarafından ehven-i şer görülüyor. ÇHC, Latin Amerika’da ne kurtarıcı ne de istilacı bir rol oynuyor. O bir fırsat ve güç dengeleriyle değişen yenidünyanın prensiplerini temsil ediyor.
Bolivarcı İttifak (ALBA) ülkeleri ÇHC ilişkisi
Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti (BVC)
Bolivarcı İttifak ülkelerinin en büyüğü olan BVC ile ÇHC ilişkileri bir hayli geç gelişti. İki ülke ilk kapsamlı anlaşmaları ancak 2008 yılında yapabildi. Buna göre BVC, ÇHC’ye günlük bir milyon varil ham petrol satacaktı. 2012’ye kadar da bu rakam üç katına çıkacaktı.
2009 Şubatında Venezuela ile 12 milyar dolarlık bir anlaşma imzalayan ÇHC bu ülkede bir cep telefonu fabrikası kurdu. Aynı anlaşma çerçevesinde ÇHC’nin SINOPEC şirketi dünyanın en zengin petrol yatağı olan Orinoco Havzasında petrol arama ve üretim yetkisi aldı. BVC Petrol Şirketi PVDSA ÇHC şirketleriyle ortak işletmeler kurdu. Aynı yıl ÇHC şirketi China Railways Engineering Corporation, Venezuela devlet demiryollarına %40 ortak oldu. Ayrıca BVC kendi gıda üretimini artırmak amacıyla tarımsal üretim için ÇHC’li şirketlere geniş topraklar sağladı. (2013’de mısır, soya, pirinç üretimi için 60 bin alan hektar)
2013’te ÇHC halka dağıtılmak üzere yapılacak 2 milyon konuta için 50 milyar dolar kredi sağladı. Bu arada BVC’nin kıtasal yayın yapabilmesi için bir uydu(Venesat-1-) da tahsis etti. Buna karşılık Bolivarcı yönetim ÇHC askeri radarlarıyla savaş, eğitim ve taşıma uçakları satın aldı. Ayrıca anfibi araçlar, helikopterler, anti denizaltı araçları ve füze alımlarıyla BVC, 2015’de LAK bölgesinde ÇHC silahlarının bir numaralı müşterisi haline geldi. İki ülke arasındaki askeri işbirliği özellikle donanmanın modernize edilmesi noktasında gerçekleşti. Bu biçimde ikili ticaret 2001’de 518 milyon dolardan 2012’de 23 milyar dolara yükseldi.
ÇHC 2010’dan bu yana BVC’de ortalama 2,5 milyar dolar yıllık yatırım gerçekleştirti. Ancak petrol temelinde gelişen iki ülke ticareti BVC’nin üretimi teknik nedenlerle kısmak zorunda kalmasıyla yavaşladı. Son olarak Bolivarcı ülkeye 2016’da 2,2 milyar dolar kredi sağlayan Çin 2017’de hiç mali destek vermedi. BVC, ÇHC’ye aynı yıl günlük sadece 437 bin varil ham petrol sattı. Bu ÇHC’nin ithal ettiği petrolün ancak %5,2’sine denk geliyor. 2018’de durum daha kötü bir hal aldı ve petrol satışı günlük 332.600 varile kadar düştü.
Geçtiğimiz Eylül ayında Maduro’nun Pekin’e yaptığı ziyaretin amacı ivme kaybeden bu ekonomik ilişkiyi yeniden eski düzeye yükseltmekti. Her ne kadar ittifak ilişkilerinin aynı biçimde süreceği anlaşılsa da ÇHC yönetiminin kredi sağlamakta eskisi kadar bonkör davranmayacağı görüldü. BVC ise Çin’den yıllık 2,5 milyar dolar değerinde imalat malı almaya devam ediyor.
Bolivya (Estado plurinacional de Bolivia)
Latin Amerika’da ÇHC’le en uzun süredir ilişki kuran devletlerden biri de Bolivya. İki ülke ilk anlaşmalarını 1985 yılında yaptı. O tarihten 1996’a kadar Bolivya Çin ticareti hava savunma füzeleri (HN-5) ve AK 47 piyade tüfeği satışından ibaretti. Evo Morales’in Sosyalizme Doğru Hareket(MAS) partisinin 2006’da iktidara gelmesiyle ÇHC, Bolivya’nın başlıca hava kuvvetleri tedarikçisi oldu. 2012’de K-8, MA60 uçaklarıyla H-425s helikopterleri, 2013’te ise yerden havaya SAM füzeleri satın aldı.
Bolivya, ÇHC’den teknoloji, yazılım, silah-mühimmat, tekstil, makine alırken maden ve kereste satıyor. ÇHC, 2014’de yörüngeye oturtulan Bolivya’nın ilk uydusuna teknoloji ve kredi sağladı. ÇHC, Bolivya’da bazı yol ve alt yapı inşaatlarına kredi sağlarken Bolivya Transatlantik Tren Hattının(Tren bioceánico) ana taşıyıcısı durumunda. Böylece “Yeni ipek Yolu” olarak adlandırılan Peru’nun Pasifik limanından başlayan ticaret yolu Brezilya’nın Atlantik limanına kadar ulaşıyor. Ayrıca ÇHC, en az manganez ve siderit barındıran, dünyanın en zengin demir rezervinin bulunduğu Mutún Dağı’daki maden işletmesi için Bolivya’ya 15 milyar dolar kredi desteği sağlamış durumda.
Bolivya, ÇHC’den 2007’de 312 milyon dolarlık ithalat yaparken 2018’de bu rakam 2 milyar dolara yükseldi. ÇHC, Boliya’nın ilk sıradaki ticari ortağı haline geldi. Öyle ki bu ülke yanı başındaki endüstriyel komşuları Brezilya ve Arjantin’den bile daha fazla malı ÇHC’den alıyor. (2018 Bolivya dışalımı: %20,7 ÇHC, %16,1 Brezilya, %11,6 Arjantin)
Bolivya ÇHC’ye 48 çeşit maden satarken ondan 4 bin çeşit imalat malı satın alıyor. ÇHC’den ithalatının dörtte biri kadar ona ihraç ediyor. Ancak ikili ticaretin hacmi yükseldikçe Bolivya’nın ihraç ürün çeşitliliği artıyor.
Ekvador
Rafael Correa 2007’de iktidara geldiğinde iflas etmiş bir ülkeyi devralmıştı. İlk yaptığı borçların önemli kısmını gayrı meşru ilan ve ödemeyeceğini ilan etmek oldu. Bu koşullarda Ekvador’a kredi sağlayan tek ülke ÇHC oldu. Çin Ulusal Petrol Şirketi CNPC 2009’da Correa hükümetine 1 milyar dolarlık bir kredi sundu. O tarihte Ekvador’un GSYİH’sı 62 milyar, hükümet bütçesi ise 20 milyar dolar dolayındaydı. Ekvador 2008’den bu yana ÇHC’den yaklaşık 19 milyar dolar borç aldı. 2019 yılına geldiğimizde hali hazırda 7,4 milyar dolar ÇHC’ye borcu vardı. Ancak bu borcun en az üçte biri Lenin Moreno başkanlığı döneminde alındı. Moreno ülkesini Bolivarcı İttifaktan çıkardı ve ABD’ye yakınlaştırdı.
2011’de Ekvador’un ihraç ettiği ham petrolün %64’ü ÇHC’ye gönderilmekteydi. Ayrıca Ekvador ÇHC’nin hava savunma ve radar sistemlerinin de müşterisi durumundaydı. Bugün halen altmıştan fazla Çin şirketi Ekvador’da enerji, petrol, köprü, yol, inşaat gibi alanlarda faaliyet yürütmektedir.
Nikaragua
2006’da iktidara tekrar gelen 1979’daki Sandinist Devrim lideri Daniel Ortega bu defa daha esnek bir siyasi yol izledi. ABD ile ilişkileri bozmamaya özen gösterdi ve ona ekonomik ödünler verdi. Diğer yandan Rusya'yla askeri ve Çin'le ekonomik bağlarını kuvvetlendirdi. Nikaragua parlamentosu 2013 ortalarında Panama Kanalı'na alternatif bir Atlantik'ten Pasifik'e kanal projesini onayladı. Projenin büyük yapıcısı olarak bir Çin şirketi belirlendi. 2014’te başlaması planlanan proje için 40 milyar dolar bütçe belirlendi. 50 bin kişiye iş sağlayacak olan kanalın uzunluğu 286 km olacaktı. Panama Kanalı’na alternatif olacak Nikaragua Kanalı Orta Amerika’da stratejik askeri dengeleri etkileyebilecek önemdeydi.
HK Nicaragua Canal Development Investment Co.(HKDN) isimli kanal inşasını yapacak şirket yalnızca 50 yıl boyunca işletme hakkına değil inşaat işlerinin yapılacağı arazi, hava ve deniz alanını sınırsız kullanma hakkına, su ve gerekli tüm doğal kaynakların çıkarılması, depolanması ve kullanılması ve karşılıksız olarak kanal çevresindeki tüm mülklere sahip olacaktı.
Şirketin sahibi Wang Jing’e ait Xinvei Telecom şirketi Nikaragua’ya 2012 yılında bir milyar dolarlık iletişim yatırımı gerçekleştirdi. Ancak 2015’te şirket hisselerinde %90’a varan düşüş sebebiyle Wang Jing tüm ticari faaliyetini durdurdu.
Zaten HKDN bu çapta büyüklükte bir projeyi gerçekleştirebilecek kapasiteye sahip değildi ama Çin devlet trenyolu şirketi “China Railway Construction Corporation” ile inşaat malzemeleri üreten yine devlet şirketi “Xugong Group Construction Machinery Co” da dahil olacaktı. Buna rağmen projenin gerçekleşmesindeki coğrafi zorluklar sebebiyle kimse bu işe yanaşmadı. Aynı dönemde ÇHC-Panama ilişkilerinde sürpriz bir yakınlık gerçekleşti. Panama Tayvan’ı tanımaktan vazgeçerek ÇHC’ye yöneldi. Hem de bir süre önce Panama Kanalının yönetimini bir Çin şirketi almıştı. Böylece ÇHC Nikaragua Kanalı projesinden uzaklaştı.
LAK-ÇHC yeni bir bağımlılık ilişkisi mi?
Teorik temeller
2008’de ÇHC “Çin Latin Amerika İlişkileri Beyaz Kitap”ı yayınladıktan sonra LAK bölgesinde başlıca yabancı yatırımcı konumuna yükseldi. Bunlar temel olarak petrol-gaz, maden ve gıda yani hammadde yoğun yatırımlardı. Çin sermayesi bölgede hammadde garantisi sağlayan şirketleri satın aldı; belirli tüketici pazarlara ve kısmen de montaj sanayiye yöneldi. Çin yatırımlarının toplam ticaretteki payının büyüklüğüne rağmen bir teknoloji transferi ya da bölgede yerel bir kalkınmaya hizmet etmediği açıktı.
Hammadde ihracatçılığı LAK’ın Avrupa sömürgeciliğiyle ilişki kurduğu beş asırdan bu yana geleneksel ekonomisi durumundadır. Dolayısıyla benzer bir ilişkinin 21.yy’da başka bir küresel güçle yeniden üretilmiş olması sorgulanmaktadır. Bu durum kıtadaki marksist ekonomistler tarafından “Bağımlılık Teorisi” temelinde değerlendirilmektedir.( Enzo Faletto, Theotonio Dos Santos, André Gunder Frank, Ruy Mauro Marini, Celso Furtado, Fernando Henrique Cardoso, Vania Bambirra)
Bağımlılık Teorisi, dünya ekonomisine, düşük katma değerli hammadde üretimine el koyma rolü verilmiş metropol ülkeleri ile hammadde kaynaklarını veren uydu ilişkisini açıklamak için kullanır. Temel kararlar ve en büyük faydalar, katma değeri yüksek sanayi üretiminin gerçekleştiği merkez ülkelerde sağlanmaktadır. Çin ve Latin Amerika arasındaki ilişkileri analiz etmek ve bağımlılık düzeylerini değerlendirmek için bu konsept uygulanmaktadır.
Bağımlılık teorisi ekolünde bir kesim periferde yer alan bağımlı ülkenin elitlerinin özerklik derecesinin ekonomik sosyal kalkınmada belirleyici olacağını iddia ederken bir başka kesim ise bunun bir önemi olmadığı düşüncesindedir. Her iki tarafın da emin olduğu husus bağımlılık ilişkisinde bir ekonomik ilerlemenin kesinliğidir. Merkezin koyduğu şartlarda ve bağımlı karakterde de olsa ekonomik gelişme mümkündür. Ancak bu ilerlemenin kendisi hammadde tedarikçisi ya da yarı işlenmiş ürünle yarattığı artı değer üzerinden merkeze doğru bir sermaye akışıyla sonuçlanacaktır. Bununla beraber endüstriyel gelişme ve ulusal burjuvazinin çıkarı yabancı sermayesine bağımlıdır.
Yatırımlar ve ticaret yoluyla bağımlılık
LAK-ÇHC arasındaki toplam ticaret hacmi 2009 yılında 120 milyar dolarken 2018 yılında 307 milyar dolara ulaştı. 2018’de ÇHC’nin LAK’a ihracatı 148 milyar 790 milyon dolarken, kıtadan yaptığı ithalat 158 milyar 610 milyon dolardı. Görünürde ÇHC LAK’a sattığından daha fazla alım yapıyor. Ancak ÇHC’nin alımlarının %90’ı hammadde ve basit üretim mallarıyla sınırlıdır.
Petrol, maden, gıda sektörlerinde Çin’den dönemsel talep artışı ya da düşüşü yaşanmaktadır. Örneğin LAK’dan ÇHC’ye ihracat 2013’e kadar maden ve petrol yönünde genişlerken o tarihten sonra daralarak gıdaya dönmüştür. 2018 Kasımında yapılan Şangay İthalat İhracat Fuarında Latin Amerikalı gıda firmaları 6 günde 13 milyar dolara yakın anlaşma yapmışlardı. Aynı yıl ÇHC, LAK’tan 1 milyar ton inek eti ithal etti. Bunun %30’u Brezilya’dan %17’si Arjantin’den gitti.
Bağımlılık Teorisine göre merkez ülkelerin bir özelliği de çevre ülkede elde edilen artı değere el koymasıdır. Özellikle rekabet olanakları bunu kalıcılaştırmaktadır. ÇHC kuşkusuz LAK’ı küresel pazarın bir parçası olarak görmektedir. LAK bölgesine sattığı sanayi mallarıyla yerel ekonomilerin rekabet etmesi mümkün değildir. Zira Asya’da üretim maliyetleri ve kaynaklara ulaşma olanakları LAK’la karşılaştırılamayacak ölçüde düşüktür. ÇHC kaçınılmaz biçimde bu eşitsizlikten kendi sanayisini, pazarını ve sermayesini geliştirme biçiminde faydalanmaktadır. Buna karşılık LAK bölgesinde hiçbir endüstriyel gelişme, pazar egemenliğinde ilerleme gözlenmemektedir.
2012 yılında ikili ticaret 261 milyar dolara çıkarken Çin ilk kez kıtada ABD’yi geçti. Brezilya, Şili ve Peru’nun başlıca ticaret ortağı oldu. 2018’de tüm LAK bölgesinde yapılan doğrudan yatırım 184 milyar dolardı. Çinli şirketler tarafından gerçekleştirilen operasyonlar, 2018 yılında bölgede gerçekleşen birleşme ve devralmaların toplamının% 20'sini oluştururken, bu rakam 2017'de % 39'du. Son üç yıldır Çin’in bölgedeki yatırım ve ekonomik dinamizminde belirgin bir düşüş vardır.
Öte yandan, bu yatırımlar genellikle düşük harcamalar ve büyük nakliye ve altyapı maliyetleriyle sonuçlanan önemli ölçüde Çin'e hammadde ve enerji ihracatı için destek amaçlıdır. Hammadde ve düşük katma değer içeren endüstriyel üretimine yapılan bu yatırım yerel sanayinin gelişmesi olanağını olumsuz yönde etkilemektedir. Doğal kaynakların düşük katma değer içeren yatırımlara sunulması ve bunu istihdam yaratmamasına rağmen yapması yerel ekonomileri daha da kırılgan hale getirmektedir. Daha da kötüsü, makro ekonomiyi yabancı sermayenin imtiyazına teslim eden bir modelin sonucu olan bu süreç doğal karşılanmaktadır.
Borç yoluyla bağımlılık
ÇHC’nin LAK’daki yatırımları küresel yatırımlarına paralel biçimde artarken daha yüksek oranda borç verici ülke konumuna yükseldi. 2013’de ÇHC Venezuela, Arjantin, Brezilya ve Ekvador’a en çok borç veren ülkeydi. Ayrıca Dünya Bankası, Interamerikan İlerleme Bankası’na da katkıda bulunan ÇHC bu kurumlar aracılığıyla da bölgeye kredi sağladı. O tarihe kadar 100 milyar dolar dolayındaki Çin kredilerinin neredeyse yarısı Venezuela’ya yönelikti. Bu kredilerin büyük kısmı bayındırlık hizmetleri ve enerjiye gitti.
ÇHC kredilerini elde etmenin ilk şart yapılacak yatırımlarda bu ülkenin sanayi mallarını alma zorunluluğudur. Çin kredilerindeki kolaylığın nedeni geri ödemelerin “comodities” yani pazar için üretilen mallar yoluyla gerçekleştirilebilmesidir. Örneğin Venezuela’ya verilen borç petrol olarak, Arjantin’e verilen borç soya olarak ödenebiliyor. Bu biçimiyle ÇHC hammadde, enerji, maden ve gıdaya erişimini garanti altına almaktadır.
Çin kredilerinde faiz oranlarının diğer bankalardan yüksek olmasına karşın IMF vb gibi ortaklarına politik koşullamalar dayatmadığı için ülke yönetimlerince tercih ediliyor. ÇHC 2005’ten bu yana LAK ülkelerine 141 milyar dolar borç verdi. Borçlar sırasıyla en çok Venezuela’ya 67,2 milyar dolar, Brezilyaya 28,9, Ekvador’a 18,4, Arjantine 16,9, Trinidad Tobago’ya 2,6, Bolivya2,5, Jamaikaya 2,1, Meksika’ya 1 milyar dolardı. (Meksika ABD ile serbest ticaret ortağı olduğundan ÇHC ile ekonomik ilişkileri en alt düzeydedir)
Askeri işbirliği ve güvenlik
ÇHC LAK’a yönelik ekonomik ilişkileri geliştirme hedeflerini askeri alana taşımak arzusunda. Asya devinin askeri vizyonuyla ekonomik etkinliğinin artışı arasında net bir paralellik söz konusudur. ÇHC şirketi Hutchison Whampo’nun 1997’de Panama Kanalı işletmesini kazanmasından bu yana askeri varlığı giderek belirginleşmiştir.
İlk kez 2008 Kasımında XINHUA’da yayımlanan “Çin’in Latin Amerika ve Karayipler Politika Belgesi”nde ““İki taraf arasında savunma ve askeri yetkililerin karşılıklı ziyaretleri ve ayrıca personel değişimi”ni ve “" askeri eğitim uzman değişimini, personel eğitimi ve barışı koruma” faaliyetlerinin derinleştirmeyi hedeflediğini ilan etmiştir. (http://news.xinhuanet.com/english/content_10308117.htm)
Bu noktada ÇHC askeri yetkilileri bölge ülkelerindeki muhataplarıyla karşılıklı ziyaretler geliştirmektedir. Bu ziyaretlerde güvenlik konularıyla beraber silah satışı ve bilgi alış verişi gerçekleşiyor. ÇHC’in kıtayla başlattığı askeri ilişki yalnızca bürokrasiyle sınırlı değildir. Doğrudan askeri faaliyet ve tatbikatlara katılabilmektedir. Örneğin, ÇHC’nin katıldığı Haiti’de Birleşmiş Milletler Barış Gücünün bir parçası olarak (MINUSTAH) 2004 ve 2012 arasında; iki taraflı insani yardım tatbikatı Angel de Paz, Peru örneklerinde olduğu gibi.
Çin Halk Ordusuna bağlı savunma üniversitesinde İspanyolca strateji ve taktik dersleri verilmekte. Çinli subaylar karşılıklı olarak Latin Amerika askeri akademilerinde ders almaktadır. Ayrıca ÇHC %80’i Venezuela’ya olmak üzere yılda ortalama 150 milyon dolar civarında silah satmaktadır.
ÇHC bölgedeki güvenlik kaygısı yatırımcı şirketleri korumaya odaklıdır. Adam kaçırma, tehdit ve terörizme karşı Afrika’da olduğu gibi kendi güvenlik birimlerini kullanmayı tercih etmektedir. Bunun dışında doğrudan bir güvenlik ya da askeri faaliyeti kaydedilmemiştir.
0 YORUM