Malvinas, İngilizlerin koyduğu isimle Falkland adaları Arjantin ve kıta tarihinde önemli bir yer tutmaktadır. Adalar İngilizler tarafından el konulmasından başlayarak iki asırdır çözülememiş bir problem olarak sürmektedir. Farklı yazılarda bu konuyu latinamerikainfo'da ele aldım. Bu yazıda Peru'nun Arjantinle dayanışmasına değinmek istiyorum.
Devamı →
21. yüzyıla girerken emperyalizm Latin Amerika'yı yönetemez halde, yalnız kısa vadeli çıkarlarının peşindeydi. 1999 krizinin arifesinde ilk zafer çığlığı Venezuela'dan duyuldu: İsyancı asker Chavéz Başkan seçildi. Birkaç yıl içinde zincirin halkaları her ülkede tek tek kırıldı. Seçim yoluyla gelen halkçı ve milli nitelikli yönetimler yüzyılın ilk on yılına damgalarını vurdu.
Devamı →
*(Bu yazı Bilim ve Ütopya dergisi Haziran 2016 sayısında yayımladı)Latin Amerika’da hemen tüm büyük sosyal hareketler köylü ve yerli niteliğindedir. Kökeni ise sömürge döneminden gelen ve bir türlü aşılamayan toprak rejiminde yatmaktadır. Bu rejimin niteliği bize sömürge olmanın özelliklerini net biçimde gösterir: Bir ülke ve halkın sömürgeleştirilmesi, topraktan doğan başlıca zenginliklerin, egemen ulus ya da sınıf tarafından ele geçirilmesiyle mümkündür. Diğer tüm araçlar askeri, kültürel ya da ekonomik bundan sonra gelir. Toprağa egemen olmayan bir ulus ya da sınıf ne kadar güçlü olursa olsun kalıcılaşamaz. Egemenlik ise zenginliğin belli ellerde toplanmasıdır.
Devamı →
*(Bu yazı Teori Dergisi Kasım 2016 sayısında yayımlandı)
Comandante Chávez 1998 seçimlerinden zaferle çıktığında Venezuela neoliberalizmin yıkıcı sonuçlarını yaşıyordu. Chávez, diğer adayların aksine yeni bir alternatif yaratacağı sözüyle ortaya çıkmıştı. Sosyalizm kelimesinin yerine, Sovyet deneyinin olumsuz çağrışımlarından kurtarmak için “21. yy Sosyalizmi” kavramını kullandı. Bundan da öte onun sosyalizm anlayışı, kârı değil insanı merkez alan bir ekonomi, çoğulcu ve kültürel olarak tüketim karşıtıydı. Gerçek bir demokrasi, halkın köklü biçimde sosyalizmin inşasına katılmasıyla mümkündü. Halkın tüm alanlarda katılımı, bireyin güven kazanması ve insani açıdan gelişimi için de önemliydi. Bu yüzden belediye, köylü, emekçi ve öğrenci konseylerini yaratıp bu temel örgütlere Venezuela anayasasında güçlü biçimde yer verdi. İşte Bolivarcı Devrimin tarihi başarılardan biri bu anayasaydı. Neoliberalizme, büyük toprak sahipliğine, milli petrolün özel şirketlere verilmesine karşı; yabancı şirketlerin Venezuela sularını yağmalamasına karşı balıkçıların ve kooperatiflerin yararına; eğitimin ve sağlığın özelleştirilmesine karşı ücretsiz hizmeti savunan bir anayasa. Anayasa kanunlarla desteklendiğinde Venezuela egemenleri gerçek tehdidi hissedince, Chávez’i devirmek için askeri darbeden petrol kuyularını sabote etmeye kadar her yolu denedi. On bir seçim de dahil Comandante’yi yenemediler.
Uluslararası koşulları göz önüne almaksızın Bolivarcı Devrimi anlamak mümkün değildir. Venezuela Devrimi 20. Yüzyılın bitiminde hiçbir uluslararası desteği olmadan patlak vermişti. Chávez yalıtılmış bir devrimin ileriye gidemeyeceğini gördüğünden Latin Amerika’da bir entegrasyon süreci başlattı. Atıl durumdaki OPEC’i harekete geçirdi. Hindistan, Çin, Rusya ve İran’la yakın ittifaklar kurdu. ABD’nin Serbest Ticaret Anlaşmasına karşı cephe kurarak Güney Amerika Ortak Pazarı MERCOSUR’un yolunu açtı. Bolivarcı İttifak ALBA’yı kurarak bölgedeki sosyalist yönetimlerin dayanışmasını sağladı. Bu sayede Küba on binlerce doktor ve eğitimciyle tüm kıtaya hizmet götürdü. Latin Amerika’nın en büyük devletler örgütü CELAC’ın kurulmasına öncülük etti. İlk kez Amerikan kıtasında ABD’nin içinde yer almadığı bir teşkilat doğdu. Tüm Latin Amerika’ya yayın yapan sosyalist bir televizyonu TELESUR’u yarattı.
Devamı →
Sosyalizmi hedefleyen bağımsız devrimci hareketlerin kitleselleşmesi Marksizmi Sovyet tekelinden kurtardı. Halkçı, bürokratik olmayan, yerel ve demokratik niteliklere sahip bir Marksizm kıtada kendini üretme koşulu buldu. Bu anlamda Allende iktidarı olağanüstü bir sıçramaydı. Fidel’in dinamik liderliği Latin Amerika’daki devrimci hareketler arasında hiç görülmemiş bir dayanışma koordinasyon kurdu
Devamı →
*Bu yazı Bilim ve Ütopya Dergisi Nisan sayısında yayımlandı*
Aydınlanma’dan çok önce Sokrates’in zamanında, hatta ondan da önceki çağlardan beri, gerçeğin ifade edilmesi devrimci bir eylem olagelmiştir. Aydın, yazar, gazeteci, sanatçı, düşünür daima bu devrimci görevle karşı karşıyadır: Gerçeğin dili olmak. Bedeli ise en hafifinden dışlanmak, hapis ya da sürgün edilmektir. Ölüm ise çoğu zaman bir kurtuluş sayılabilir. Engizisyonun işkence hanelerinde bitmek bilmez eziyetlere katlanmak, en sevdiklerinin kurban oluşunu görmek de vardır. Fakat aydın bilir ki, hiçbir bedel hakikatin bir formda ortaya çıkışına engel olamaz. Ve bu yalnızca bir sanatçının değil, milyonların acısı pahasına gerçekleşir.
Devamı →
*Bu yazı Bilim ve Ütopya Dergisi Mart sayısında yayımlandı*
Toplumsal mücadeleler kuşkusuz, kadın ya da erkek, onun öznesi olan insanın eseridir. Bu ay Kondor’un Güncesi’nde dinamizmi, yaratıcılığı ve bitmeyen yaşam sevgisiyle Latin Amerika’nın devrimci kadınlarına tanıklık edeceğiz. Bu kıtada, fetihle beraber Avrupa’dan taşınan dini önyargılara rağmen, kadın asla üretimden ve yaşamdan koparılamadı. Bedenini onur ve cesaretle taşıdı; toprağı işledi, çocukları yetiştirdi, muharebelere girdi, isyan örgütledi ve mutlaka dans etti. Onun varlığı Amerika’daki saf komünal toplumun temeli ve devamlılığının ifadesidir. Latin Amerika’da kadının devrimci konumu belli süreçlerle sınırlı değildir. Tarihsel sürecin bütününü kapsar. Bununla beraber bazı kadınlar, edindikleri siyasal konum gereği, belirgin biçimde toplumsal gelişmeye nüfuz etmiştir. Etkileri kadınların eğitim, seçme-seçilme, kanun önünde eşitliği gibi haklarının elde edilmesiyle sınırlı değildir. Sömürge isyanlarına, bağımsızlık ve sınıf savaşlarına liderlik de ettiler. Faşist diktatörlüklerde herkesin boyun eğdiği yerde yine onlar direndi. Hayatlarını, aşklarını, evlatlarını verdiler.
Devamı →
*Bu yazı Bilim Ütopya Dergisi Şubat Sayısında yayımlandı*
Bu ay Kondor’un Güncesi’de Latin Amerika’nın özgün geleneklerinden biri olan “Devrimci Rahipler”e tanıklık ediyoruz. Günümüzde de sürmekte olan bu sıradışı dini yaklaşımın kökleri kıtanın İspanyol ve Portekizli güçlerce fethedildiği döneme dayanır. Beş asır önce kıta bu iki güç arsında paylaşılırken anlaşmanın diğer bir tarafı da Vatikan’dı. Avrupa’da tehdit olarak görülen Katolik Cizvit Tarikatı fetih sayesinde Yeni Dünya’nın keşfine katılmıştı. Güney Amerika’da sömürge güçlerinin girmeye cesaret edemediği ormanlara Cizvit rahipleri girdi ve fetihçilerden farklı olarak halkla bütünleştiler. Onların dilini öğrenip kendi öğretilerini ve sanatlarını yaydılar. Yerlilerin toplumsal yapılarına zarar vermeden onları daha geniş bir örgütlenmeye sevk ettiler. Toprak ve üretim toplumsaldı. Kölelik ya da ölüm cezası yoktu. Avrupa’nın tekniğiyle Amerikan yerli toplumunun doğal birleşiminden büyük bir zenginlik çıkardılar. Latin Amerika’nın sömürge dönemindeki bu ilk büyük sosyalist deneyim, Vatikan’ın fetvasıyla İspanyol ve Portekiz ordularınca dağıtıldı. Yerliler katledildi ya da köle yapıldı. Rahipler akıl almaz işkencelerle öldürüldü.
Devamı →
Bilim Ve Ütopya Ocak ayı sayısında yayımlandı*
Halk demokrasisinin en önemli örneklerini sergileyen Latin Amerika, lider kültünün de en güçlü olduğu toplumları barındırır. Bu ay Kondor’un Güncesi’nde Latin Amerika tarihine damgasını vurmuş liderlerden bazılarının en zor anlarına tanık oluyoruz. Onların varlığında siyasal tarihin uzun ve anın ne kadar belirleyici olduğunu görüyoruz. Liderlerin duruş ve kararlarının ulusların kaderini nasıl derinden etkilediğini fark ediyoruz. Ülkesinde devrimci siyasetler yürütmüş Bolivya lideri Evo Morales, Arjantin lideri Nestor Kirchner, Nikaragua lideri Daniel Ortega, El Salvador lideri Sanchez Ceren, Ekvador lideri Rafael Correa gibi, her biri ABD hegemonyasına karşı çok sağlam duruşlar sergilemiş ve halkçı ekonomik politikalar izleyen, daha güncel liderlere ise burada yer verilmemiştir. Geçen ay “Latin Amerika’da Devrimci Askerler” başlığı altında tanıklık ettiğimiz, Venezuela lideri Hugo Chavéz gibi tüm bu güncel liderler, ayrıca Günce’de hak ettikleri yeri alacaktır.
Devamı →
*Bilim ve Ütopya Dergisi Aralık sayısı*
Bu ay Kondor’un Güncesi’nde faşist darbelerle tanıdığımız Latin Amerika’nın bir başka yüzüne tanık oluyoruz. Bu zengin topraklarda ihanet kadar cesaretin, korkaklık kadar kahramanlığın da bir tarihi olduğunu görüyoruz. Hatta emperyalizmin hizmetindeki askerlerin yıkıcılığı karşısında vatansever ve devrimci askerlerin öncülüğünün tarihsel ve toplumsal açıdan daha belirleyici olduğunu anlıyoruz. Bu yazının konusu olabilecek çok sayıda Latin Amerika’lı meslekten asker vardır. Aşağıda hikayelerini okuyacaklarınız yanlıca birkaçıdır. Ayrıca “Che” Guevara, Fidel Castro, Simon Bolivar ya da José Martí gibi aslen sivil olan ama devrimci ordularda eline silah alıp, disiplinli bir asker olarak, son nefesine kadar savaşmış olanlar da bu yazıya dahil edilmemiştir.
Devamı →